SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FERAİZ BAHSİ

<< 1617 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

9 - (1617) حدثنا محمد بن أبي بكر المقدمي ومحمد بن المثنى (واللفظ لابن المثنى) قالا: حدثنا يحيى بن سعيد. حدثنا هشام. حدثنا قتادة عن سالم ابن أبي الجعد، عن معدان بن أبي طلحة؛

 أن عمر بن الخطاب خطب يوم جمعة. فذكر نبي الله صلى الله عليه وسلم. وذكر أبا بكر. ثم قال: إني لا أدع بعدي شيئا أهم من الكلالة. ما راجعت رسول الله صلى الله عليه وسلم في شيء ما راجعته في الكلالة. وما أغلظ لي في شيء ما أغلظ لي فيه. حتى طعن بأصبعه في صدري. وقال (يا عمر! ألا تكفيك آية الصيف التي في آخر سورة النساء؟) وإني إن أعش أقض فيها بقضية، يقضي بها من يقرأ القرآن ومن لا يقرأ القرآن.

 

{9}

Bize Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemî ile Muhammed b. El-Müsennâ rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dedilerki): Bize Yahya b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Hişâm rivayet etti. (Dediki): Bize Katâde, Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Ma'dân b. Ebî Talha'dan naklen rivayette bulundu ki,

 

Ömer b. El-Hattâb bir cuma günü hutbe okuyarak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i ve Ebû Bekri anmış; sonra şunları söylemiş:

 

«Ben arkamda kendimce kelâleden daha mühim bir şey bırakmıyorum. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kelâle hakkında müracaat ettiğim kadar hiç bir şey hakkında müracaat etmemişimdir. O da bana kelâle hakkında yaptığı kadar hiç bir şey hakkında ağır söz söylememiştir. Hattâ parmağı ile göğsüme dokunmuş ve:

 

«Yâ Ömer! Sana Nisa sûresinin sonundaki yaz âyeti yetmiyor mu?» demiştir.

 

Ben sağ olursam bu mesele hakkında öyle bir hüküm vereceğim ki (artık) Kur'ân'ı okuyan da, okumayan da onunla hükmetsin!

 

 

(1617) - وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا إسماعيل بن علية عن سعيد بن أبي عروبة. ح وحدثنا زهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم وابن رافع عن شبابة بن سوار، عنشعبة. كلاهما عن قتادة، بهذا الإسناد، نحوه.

3 - باب آخر آية أنزلت آية الكلالة.

 

{…}

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail b. Uleyye, Saîd b. Ebî Arûbe'den rivayet etti. H.

Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim ve İbni Râfi' dahî Şebâbe b. Sevvâr'dan, o da Şu'be'den, her iki râvi Katâde'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etti.

 

 

İzah:

Yaz âyetinden murâd Sûre.i -Nisa'nın son âyetidir. Bundan önceki rivayetlerde zikri geçen mîrâs veya kelâle âyeti budur. Yazın indirildiği için ona yaz âyeti de denilmiştir.

 

«Ben sağ olursam ilâ ahir...» cümlesi Hz. Ömer'in sözüdür. Bu mesele hakkında o anda hüküm vermeyip sonraya bırakması içtihadı tamam olup iyice kalbi yatışmadığındandır.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kelâle hakkında Ömer (Radiyallahu anh)'a. ağır lâf söylemesi hadîsin ibaresine bel bağlayıp da delillerden hüküm çıkarmayı terk etmek âdet olur endîşesindendir. Halbuki ALLAH Teâlâ:

 

«Eğer o meseleyi Nebi'ye ve kendilerinden olan ulu'l-emr'e arzetselerdi, içlerinden onu delilinden çıkaranlar pek âlâ bilirlerdi.» buyurmuştur. Demek oluyor ki, bir hükmü delilinden anlayıp çıkarmaya dikkat etmek en mühim vâcibâttan biridir. Zîra nass olan deliller pek az meselelere yetecek mahiyettedirler. Delilden hüküm çıkarma meselesi ihmâl edilirse başa gelen hâdiselerin ekserisi veya bir kısmı hakkında istinbât (yâni hüküm çıkarma) işi suya düşecektir.

 

Ulemâ yaz âyetindeki kelâleden ne murâd edildiği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bir kavle göre bundan murâd: Ölen kimsenin evlâdı ve babası bulunmamak şartiyle mirasıdır. Şu hâlde  âyetteki (kelâle) sözü takdirinde mansûb olmuştur. İkinci bir kavle göre

 

Kelâle: Geride evlâd ve baba bırakmadan ölen kimsedir. Bunun erkek veya kadın olması hükmen hep birdir. Bu kavle göre âyet-i kerîme: takdirindedir. Mezkûr kavil Ebû Bekir, Ömer, Alî, İbni Mesûd, İbni Abbâs ve Zeyd b. Sabi (Radiyallahû anhum) hazerâtından rivayet olunmuştur.

 

Bâzıları kelâlenin, içlerinde evlâd ve baba olmayan mirasçılar mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bunların delili Hz. Cabir'in: «Bana ancak kelâle mirasçı oluyor...» sözüdür; çünkü Câbir (Radiyallahu anh)'ın evlâdı ve babası yoktu. Bir takım ulemâ: «Kelâle miras kalan maldır.» demişlerdir.

 

ŞafiîIer'e göre kelâle: Geride evlâd bırakmadan ölen kimsedir. Babası veya dedesi olması onu kelâle olmaktan çıkarmaz. Şu halde kız kardeşler baba ile birlikte mirasçı olurlar. Kaadî Iyâd bu kavlin İbni Abbâs (Radiyallahu anh) hazretlerinden rivayet edildiğini, fakat aslı olmayan bâtıl bir uydurma olduğunu, İbni Abbâs Hazretlerinin bu meselede cumhurla beraber bulunduğunu söylemektedir. Yine Kaadî'nin beyânına göre ulemâdan bâzıları kelâlenin çocuğu ve babası olmayan mânâsına geldiğine dair icmâ' bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

Mirasçılar arasında dede bulunursa bu mirasçılar kelâle sayılırlar mı, sayılmazlar mı? meselesi ihtilaflıdır. Dedeyi baba hükmünde saymayanlara göre kelâledirler. Dedeyi baba hükmünde tutanlara göre kelâle sayılmazlar.

 

Mirasçılar arasında kız varsa cumhûr-u ulemâya göre bu mirasçılar kelâle sayılırlar. Çünkü kardeşler, kız kardeşler ve diğer asabeler kızla birlikte mirasçı olurlar. İbni Abbâs (Radiyallahu anh): «Kız kardeş, kızla birlikte mirasçı olamaz; zira ALLAH Teâlâ:

 

(Çocuğu yok da kız kardeşi varsa) buyuruyor.» demiştir. Dâvûd-u Zahirî'nin mezhebi de budur.

 

ŞiîIere göre mirasçılar arasında kız bulunması onların kelâle olmasına mânidir; zîra onlar kızla birlikte kardeşe ve kız kardeşe miras vermezler; bütün malı kıza tahsis ederler. Delilleri :

 

«Bir kimse ölür de çocuğu bulunmaz, kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı kız kardeşinin olur.» [Nisa 11] âyet-i kerîmesidir.

 

Cumhurun mezhebine göre bu âyetin mânâsı şudur: Kız kardeşe mukadder olan yarı hisseyi vermek ancak ölenin çicuğu olmaması şartına bağlıdır. Şu halde çocuk bulunmaması onun mirasçı olması için değil, mukadder olan yarı hiseyi vermek ancak ölenin çocuğu olmaması şartına bulunmaması zikredildiği halde baba bulunmamasının zikredilmemesi temel ferâiz kaidesinden malûm olduğu içindir. Yoksa baba ile birlikte kardeş ve kız kardeş mirasçı olamazlar.

 

Bu kaideye göre bir kimse bir şahıs vâsıtasiyle mirasçı olursa o şahıs mevcutken mîras alamaz. Bundan yalnız anne bir kardeşler müstesnadır. Onlar anneleriyle birlikte mirasçı olurlar.

 

Ulemâ Sûre-i Nisa 'nın son âyetindeki kardeşlerle kız kardeşlerden murâd: Anne, baba bir yahut böyleler! yoksa baba bir kardeşler olduğuna ittifak etmişlerdir. Aynı sûrenin baş taraflarındaki:

 

«Bir adama veya kadına Kelâle suretiyle mirasçı olunur da kardeşi veya kız kardeşi bulunursa...» [Nisa 12] âyetindeki kardeşlerle kız kardeşlerse bilittifak anne bir kardeşlerdir. Bunlara hususî tabiriyle evlâd-ı umm derler.